ŞENOL GONCAGÜL
Yıkıldığım an dı!
Yasemin, hastaneye yatalı 10 gün kadar olmuştu. Okulu, evin biraz ilerisindeydi. Komşular ve arkadaşları sürekli durumunu soruyorlardı. Birgün, sanırım okulun çıkış saatleri, yani 16.00 sularıydı. Kapının zili çaldı. Açtım; okuldan 5-6 kadar öğrenci duruyordu. Yasemin’i soracaklardır düşüncesiyle “Hayırdır çocuklar?” dedim. Aralarından birisi iki adım öne çıkarak:”Amca! Biz okuldan birinci sınıf öğrencileriyiz. Bizim sınıftaki öğrencilerle karar aldık. Bugünkü harçlıklarımızı harcamadık. Biriktirdik. Bu paraları da, Yasemin’e ilaç almanız için getirdik.” Dedi. Elindeki, küçük bir naylon poşeti bana uzattı. Ekledi:”Çok değil ama…” dedi. Poşette, demir ve küçük paralar vardı.
Beynimden kaynar kazanlarda kaynamış sular döküldü. Ağlayacak oldum, çocuklar yanlış anlamasın diye yapamadım. Saçlarını okşayıp, teşekkür ettim. İçeriye kendimi nasıl attığımı hala bilmiyorum. Poşetin içini açtım. 16 lira 25 kuruş vardı. O küçücük yüreklerden, ne büyük bir sevgi ve insanlık dersi yükseliyordu öyle. Sakladım. Hala o poşete bakar bakar ağlarım ve halime şükrederim! Sonuçta, ortada kurtarılmış bir hayat duruyordu…
GİDİYORUM…
gidiyorum şimdi
ama döneceğim yakında
şekerlerimi yemeyin sakın
uyanır, ararım onları
bir gece yarısında
maskem nefesimi kesiyor anne
neden açamıyoruz pencereleri
koridorda niye gezemiyorum anne
neden söyleyemiyorum hem ben
umutlu ve sevinçli kelimeleri
hem söyleyin;
arkadaşlarım aramasınlar beni
arasalar bile
okulu anlatmasınlar sakın
kim hangi dersten on almış
hangi öğretmen gelmiş, yeni
gidiyorum şimdi
ama döneceğim yakında
umutlarıma dokunmayın
bir melek olur, gelirim anne
o ağlamak nöbetlerinde
unutun o kötü anıları da
sizi sevdiğimi unutmayın
DEVAM EDECEK…